Kendimizi Anlamak - Nasıl Düşünürüz? Bölüm 1

Kendimizi Anlamak - Nasıl Düşünürüz?
Gittikçe artan bir belirsizlik ve hızlanan bir değişim dünyasında yaşıyoruz. Çevremizde kontrol edebildiğimiz etkenlerin sayısı azaldıkça, kontrol edebildiğimiz en temel ve gerçek şey olan kendimizi anlamak, yaşadığımız bu yeni dünyaya uyum sağlayabilmenin anahtarı olabilir.
Kendimizi anlamaktan kastımız, öncelikle kendimizi tanımak; düşüncelerimizi, duygularımızı, tepkilerimizi, kararlarımızı anlamak ve sonrasında bunları etkili ve şefkatli bir şekilde yönetebilmektir.
Nasıl düşündüğümüzü anlamak için, 2002’de Nobel Ekonomi ödülünü almış olan psikolog Daniel Kahneman’ın geliştirdiği model faydalı bir yaklaşım sunuyor. Kahneman’a göre, biz insanlar iki farklı bilişsel sistem kullanarak düşünürüz:
Bu sistemlerden ilki olan “Sistem 1”, sezgiseldir, kolaylıkla ve otomatik olarak çalışır, önceden tanıdığımız kalıpları kullanarak hızlı çıkarımlara ulaşır. Bu sistem (usta sürücüler için) araba kullanmak, 2’yle 2’yi toplamak gibi otomatik becerileri yönetir. Basit cümleleri anlamamızı, bir gürültü duyduğumuzda dönüp bakmamızı veya dehşet verici bir görüntüyle karşılaştığımızda irkilmemizi Sistem 1 sağlar. Sistem 1, hızlı, çaba gerektirmeden ve istemsiz bir şekilde çalışarak algıladıklarımıza anlam yükler (ki, bu anlamların bazıları önyargı sınıfına girebilir).
Öte yandan, karmaşık bir matematik problemini çözmek gibi detaylara odaklandığımız durumlarda “Sistem 2”yi kullanırız. Sistem 2, bilinçli çaba gerektirir, daha yavaş çalışır, karmaşık hesaplamalar yapmak veya mantık yürütmek gibi sistematik düşünce süreçlerinde devreye girer.
Sistem 1 ile Sistem 2’nin çalışma alanlarının örneklerini aşağıdaki tabloda görebilirsiniz:
Sistem 1 |
Sistem 2 |
Bir nesnenin diğerinden daha uzakta olduğunu algılamak |
Bir yarışta start işaretine hazırlanmak |
Ani bir gürültünün kaynağını bulmak |
Kalabalık ve gürültülü bir odada belirli bir kişinin sesine odaklanmak |
“Peynir …… gibi” ifadesini tamamlamak |
Beyaz saçlı bir kadını aramak |
Korkunç bir resim gördüğümüzde yüzümüze tiksinti ifadesini yansıtmak |
Şaşırtıcı bir sesi tanımlamak için hafızayı taramak |
Bir kişinin sesindeki saldırganlığı yakalamak |
Alışık olduğunuzdan daha hızlı bir yürüyüş temposunu tutturmak |
2+2=? Sorusunu cevaplamak |
Sosyal bir ortamda davranışlarınızın ortama uygun olup olmadığını takip etmek |
Dev reklam panolarındaki sözcükleri okumak |
Bir sayfa metinde A harfinin kullanıldığı kelimeleri saymak |
Boş bir yolda araba kullanmak |
Dar bir alana araba park etmek (valeler hariç çoğu insan için) |
(Eğer satranç ustasıysanız) Güçlü bir satranç hareketi yapmak |
İki farklı çamaşır makinesini genel fiyat/performans dengesi açısından değerlendirmek |
Basit cümleleri anlamak |
Vergi beyannamesi doldurmak |
“Detaylara düşkün, düzenli ve uysal bir ruh” ifadesinin mesleki bir tipe benzediğini fark etmek |
Karmaşık bir mantık zincirinin doğruluğunu teyit etmek |
Genellikle, düşünmekten bahsederken, ölçülü ve kontrollü Sistem 2 faaliyetlerine değer verir, nispeten mekanik olarak çalışan Sistem 1’i önemsemeyiz; ancak gerçek bu kadar basit değildir. Bu iki sistem düşünme eylemi sırasında sürekli karşılıklı etkileşim halinde çalışırlar. Sistem 1, çaba harcamaksızın dış uyaranlar hakkında izlenimler ve hissiyatlar geliştirir; Sistem 2’nin belirli inançları ve kasıtlı seçimlerinin altında esasen Sistem 1’in geliştirdiği bu izlenim ve hisler yatar. Sistem 1’in otomatik işlemleri şaşırtıcı derecede karmaşık fikir örüntüleri yaratır, ancak sadece daha yavaş çalışan Sistem 2 düzenli bir düşünce silsilesi kurgulayabilir.
Çoğu zaman, son derece hızlı ve verimli bir şekilde işleyen Sistem 1’in dünyasında yaşarız. Hatta, Sistem 2’yi kullanarak belirli bir görev için mantığımızı çalıştırırken, yorulduğumuz veya dikkatimiz dağıldığı anda biz farkına varmaksızın Sistem 1 devreye girer.
Hangi sistemi baskın olarak kullandığımızı belirleyen temel faktör harcadığımız efor miktarıdır. Bildiğimiz bir yolda gezinmek gibi kolay bir şey yaparken Sistem 1’i kullanırız, böylece bir konu üzerinde düşünmek için yeterli bilişsel kapasitemiz boşta kalır. Ancak yürüyüş hızımızı arttırdıkça eforumuzu yönetmek için Sistem 2 devreye girer. Bu hızda giderken zor bir matematik problemi çözmeye kalkalım, muhtemelen yürümeyi bırakır yolun ortasında durakalırız; beynimiz ilave yükü kaldıramayacaktır. Araştırmalar, Sistem 2 yoğun bir şekilde çalışırken bedenimizdeki glikoz seviyesinin düştüğünü göstermiştir.
Gelecek yazılarımızda; Sistem 1 ve Sistem 2’nin nasıl birlikte ve karşılıklı çalıştığını, ardından da hayatta kalmamızı sağlamak amacında olan Sistem 1’in, modern hayatta ne gibi bilişsel hatalara yol açabildiğini ele alacağız.
Bu esnada, günlük hayatınızda aldığınız kararlarda, vardığınız çıkarımlarda, yaptığınız seçimlerde hangi sistemin baskın olarak işlediğini keşfetmek ister misiniz?
Yukarıdaki yazı Profesyonel Koç (ICF-ACC), Yüksek Endüstri Mühendisi Dilek Onuk tarafından aşağıda kaynağı belirtilen kitaptan derlenerek hazırlanmıştır.
Kaynak: Thinking, Fast and Slow – Daniel Kahneman, Penguin Books, 2011.